
Ne geçmiş vardı, ne gelecek. Ne geçmişimiz denkti, ne de gelecek yazgımız. Ne sevdamız aynıydı, ne de....
İki farklı hayattan, iki ayrı fırtınadan kopmuş tesadüfen tanışmış, iki ayrı insandık sadece. Ortak dili acı olan...
Çok şeydik aslında. Hem zıtlıktık, hem örtüşen. Hem sevendik, hem kaçan. Bir küs bir barışık sevdaydık belki... Belki de asla sevmemiş olan.
Şehrimin sokakları özledi seni.Sahildeki martılar, kayalıklara vuran dalgalar.Parkta oynayan çocukların bile gözleri seni sorar oldu.Evimin her bir köşesi seni çağırıyor sanki. Duvarlardan kahkahaların yankılanıyor hala...
Çok şeydin aslında.
Sessiz çığlıklarım yüklüydü sende hiç duyulmayan.
Çocuğumdun hiç büyümeyen. Boncuk boncuk bakan. Küsünce göz yaşları hazır, gülünce göz bebekleri gülendin...Sarıp sarmaladığım mis kokulu bebek tenlimdin...
Babam annemdin sinirlenince köpüren.Çıkmazlarımın kapılarını aralayan,incinmişliklerimi sarıp yaralarımı iyileştiren.Şefkattin, ilgiydin, sevgiydin en kutsalından...
Kardeşim yoldaşımdın sırlarımı paylaşan.Bazen dalga geçip gülen, bazen ağır ağır eleştiren...
Sevgiliydin en güzelinden.Boyuna endamına hayran olduğum,bakmaya sevmeye kıyamadığım, doyamadığımdın...
Hem bu günümdün, hem yarınlarım. Hem çok şeydik hem hiç bir şey...
Ayrı fırtınalarda savrulup gelen, Ayrı yollarda gidecek olan rastgele hayattık işte. Zamanımız bile denk gelmedi buluşmalara. Ya senin işin çok aceleydi, ya benim düşselliğim farklı. Ya ben isyankardım hayata, ya sen tövbeliydin aşka...
Tüm zıtlıklarda tekti ortak dilimiz. Bilirdik imkansızdı çok şey de ondan razı gelirdik anlarla avunmaya.Kısacık zamanlarda karıştırırdık tüm duyguları en güzeli olsun diye.
Ne sen bana küstün ne ben sana kırıldım. Ne ben ah ettim ne sen sitem.
Böyle olmalı dedi sessizce bir ses ve biz razı geldik kadere...
Münevver ERDOĞMUŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder